Dünyanın en yetenekli dağcılarından biri olan Edmund Hillary, Everest’in zirvesine ulaşan ilk insanlardan biriydi. Fakat zirveye tırmanış sırasında karşılaştığı en büyük engel, hava koşulları veya zorlu arazi değil, kendi korkularıydı.
Hepimiz hayatımızın bir noktasında bizi sınırlayan ve potansiyelimizi ortaya çıkarmamızı engelleyen korkularla yüzleşiriz.
Yerinde oturmak ve korkular ile yüzleşmekten kaçmak bir teknenin sadece güvenli bir limanda durmasına benzer.
Zihnimiz bizi tehlikelerden korumak için çalışır. Biz bu durumda istediğimiz yere gitmeden önce tüm olabilecek negatif unsurları bizim önümüze serer.
Zihnin abartma eğilimi de bulunur. Analiz ettiği ve geçmişe dayanarak fikirler ürettiği için tehlikelerden uzak durmak için durumu abartır.
Korku bizi kendimizden ve başkalarına zarar vermekten koruyan bir yardımcıdır. Bizim hayatta kalmamıza yarar sağlar.
Bu korkunun bana hiçbir faydası yok beni sadece alıkoyuyor. Yaşamamı engelleyip bana vücuduma zarar veriyor deme ihtimaliniz yüksektir.
Her korkunun altında bizi koruma ve sınırlarımızı çizmemize yardımcı olur. Kendi koyamadığımız bu sınırların sonucunda korku ortaya çıkmıştır.
Bu korkular bizi atalete sürükleyebilir, hayallerimizi ertelememize sebep olabilir ve bizi hayal ettiğimiz hayattan uzaklaştırabilir.
Korku diye tanımladığımız şeylere farklı perspektiflerden bakabiliriz. Hayatta yaşadığımız olayların hepsinin bizim kendi istediğimiz doğrultusunda bir faydası vardır.
Herkesin bakış açısına göre korkuları farklı şekildedir. Birisi köpekten biri kediden biri yılanda korkarken bir diğeri hepsine normal yaklaşır.
Burada nasıl yaşayacığımızı, olaylara nasıl bakacağımızı ve tepkilerimizi yönetmek bizim elimizde.
Kendimden bir örnek verecek olursam eğer köpek veya başka canlıların ısırma korkusunu aşma yolunda olduğumu söyleyebilirim. İyi bir yol katettiğimi düşünüyorum.
Onlara öncesine göre daha kolay yaklaşabiliyorum. Adım adım ilerlerken ise bu korkumu aşacağıma inancım tam.
Korkunun üstünde olup liman çıkmamak o maceraya da atılmamak anlamına gelir. İnsan en çok yapamadıkların pişmandır.
Güvenli limandan çıkınca kim bilir neler bekliyor seni.
Gerçekten korku bir problem mi ?
Burada problem korkuyu kötü diye nitelendirip sadece o yönüne odaklanmaktan geçiyor.
Bir virüs veya bireysel bir hastalığın çıkması sizin beslenmenizi, yaşama olan bakış açınızı veya başka bir konuda harekete geçirmek için gelmiştir. Burada kendi irademizle bunları görüp bu dönüşüme kucak açmak akış ile ilerlemektir.
Bunu gelmeden önce idrak etmek ve kendini dinlemek ise ne güzel bir beceridir. Bu konularda bakış açısını kötü tarafta ve eksilerde tutmak ise bizim zararımıza olur.
Her yaşadığımız olay kendi açımızdan baktığımızda bize bir hizmeti bulunur. Bunu düşünmek ve fark edişler yaşamak bizi huzura erdirir.
Bazen biraz silkelenmeye durulmaya veya harekete geçmeye ihtiyacımız olur. Bunu dillendirip harekete geçemediğimizde ona hizmet etmek için kötü diye nitelendirdiğimiz olaylar gelir.
Korkunun kölesi veya efendisi farksızdır. Korku oradayken kontrol etmek veya kontrolüne girerek değil onu görüp sadece ilerlemek ile aşılır.
Huzurunda Olmak
Korkuların faydasını görmek sessizliği getirir. Her şey yaradanın dengesinde olduğunu ve bizim siparişimizle geldiğini görmektedir.
Böylelikle beyin rahatlar ve yeni bir istek, heyecan ve cesaret duyan adımlar atabilir. Bu yol ile yeni niyet tohumlarını bahçemize ekebiliriz.
Yeni niyetler ektiikçe hayatın sana seyrettirdiği tüm olayları ve durumları farkettikçe herkesin kendi bir penceresinden baktığını görmeye başlarsın. Yazının başında bahsettiğimiz herkesin kendine özgü korkularının olduğu kısmı hatırla.
Doğru veya yanlışın olmadığı sadece kendi realiteni yaşadığını görürsün. İçeride derinlerde olan görünmeyen seni sana gösterir. Bunu görüp kabul etmek atılan en büyük adımlardan biridir.
Ne kadar inkara kalksak bile içimizde olan şeyler dışarıdadır.
Dışarıda seyrettiklerimiz ile aracılar bizde duyguları tetikletir. Korku duygusuda bunlardan biridir. Hayata topraklanma ihtiyacımızı ve buradalığımızı bize hatırlatır.
Kök çakranın konularından olan yaşama güdüsü ve korku ihtiyacı köklenememin sonucu ortaya çıkar.
Kök çakraya iyi gelecek buradalığımızı ve kendi bedenimizi hissedeceğimiz her şey bize iyi gelir.
Toprak ile temasımız bizi buraya kökler. Bahçe işleri ve seramik ile uğraşmak bize iyi gelir. Bedenimiz toprak anadan gelir.
Korku yerine burada aldığımız her nefesin bize hediye olduğunu görüp bizi koruyan ve kuşatan olduğunu bilmek bize güven verir.
Bu duyguyu ise adım adım kendimize telkin ederek hayatımızda yer ettirebiliriz.
Adım Adım İlerle
Konuştuklarımız doğrultusunda adım adım ilerleyelim.
- Bir kağıt alıp bunu dikey formatta 3 e böl. Bu sütunlar Korku – İhtiyaç – Yenilik olsun.
- Korkularını kağıda döküp bunun sadece zihninde kendinden veya dışarıdan aldığın bir kavram olduğunu farket.
- Korkunun ihtiyacını görmeye ve idrak etmeye çalış. Hemen anlamana veya idrak etmene gerek yok. Kendi hızında ilerle.
- Yazdığın korkunun üstünü çiz. Bu korkunun verdiği ihtiyacı ne ile doldurabileceğini yenilik kısmına yaz.
- Korkuların hayatta tekrar karşına çıktığında sakince ve kolay adımlar ve destekler ile üstüne gidebilirsin.
- Örnek olarak bir köpekten korkuyorsan, arkadaşının veya cana yakın bir köpeği sevmek veya beslemek korku yenmene iyi gelir.